Rekabet Kurulu 23 zincir markete su ve yaş meyve sebze fiyatlamasıyla ilgili soruşturma açmış.
Kuşkusuz bu soruşturma, iktidarın kurum üzerindeki baskısının bir sonucu. Kurumların gerektiğinde fiyat kontrolleri yapmasına karşı değilim. Fakat burada sorun şu: Fiyat kontrolü yapılırken baz alınan fiyat nedir? Bu fiyat neye göre belirlenmiştir? Yani çalı fasulyenin kilosu 35 TL diye ceza kesebilirsiniz. Peki ama fasulyenin doğru fiyatı nedir?
Fiyatı piyasaların mı, yoksa devlet planlamasının mı daha doğru belirlediği yıllarca tartışılmış bir konudur. Ama eğer fiyatları devlet belirliyorsa, devletin arkasında planlama olması şarttır. Sovyetler Birliği’nin koca koca 5 yıllık planlar yapması boşuna değil. Eğer bu işi piyasa yapmayacaksa; üretimin hangi fiyattan, ne kadar, kimin için, nereye yapılacağının devlet planlaması ile belirlenmesi gerekir.
Peki Rekabet Kurulu’nun açtığı soruşturmanın ne sakıncası olabilir?
Birincisi, eğer ortada devlet tarafından belirlenmiş bir net fiyat yoksa, yapılan soruşturma hakkaniyetli olmaz. Migros yüksek fiyatla çalı fasulyesi sattığı için ceza alabilir, ama hükûmete daha yakın olan BİM yüksek fiyatla sivri biber sattığı için ceza almayabilir mesela.
İkincisi, etkin bir polisiye veya hukuki önlem için birinci kural, oyunun kurallarının net bir şekilde belirlenmiş olmasıdır. Soğanın doğru fiyatının belli olmadığı bir ortamda, rekabet kurumunun veya zabıtaların vatandaşı kazıklıyor diye marketlere büyük cezalar kesebileceği bir durum oluşturması zor olur. Belki marketler, tepki gören belli ürünlerdeki fiyatları düşürebilirler, ama bu şekilde enflasyonu sınırlı bir oranda düşürürsünüz. Nitekim o kadar polisiye önleme, zabıtaların denetimlerine karşın şu ana kadar ne büyük marketler ciddi cezalar aldılar, ne de gıda enflasyonu düştü. Şubat 2019 TÜFE’sine göre gıda ve alkolsüz içecek fiyatları Şubat’ta da %0.90 artmış, yıllık bazdaki artış ise %29.3 olmuş.
Velev ki, Rekabet Kurumu’nun soruşturması etkili olsun. Bu kez de soruşturma etkili olduğu ölçüde, üretici ve piyasalar zarar görebilir. Siz belli ürünlerde, kafanıza göre bir fiyat belirleyip büyük marketleri zararına satış yapmaya zorlayabilirsiniz mesela. Böyle bir durumda büyük marketler kârlarından veya sermayelerinden yiyip, ayakta kalabilirler. Ama düşük fiyatlarla rekabet edemeyen küçük bakkal piyasa dışına itilirse uzun dönemde tekelleşme ve dolayısıyla fiyatlar artar.
Dahası marketler, belli bir fiyatın altındaki ürünleri satmayı bırakabilir, ya da daha kötüsü fiyatlardaki düşüşü üreticiye yansıtabilirler. Her iki durumda da geliri düşecek olan üretici, o ürünü seneye ekmeyebilir ki, bu bahsi geçen üründeki problemin seneye daha da artacağı anlamı taşır.
Yani arkasında devlet planlamasına dayanmayan bu tarz fiyat müdahaleleri ya etkin olmaz, ya da müdahalelerin enflasyon üzerinde kısa dönemli olumlu etkileri olduğu kadar, üretim ve enflasyon üzerinde olumsuz etkileri de olur. Gıda fiyatlarına yapılan müdahalenin faydalarının maksimum, zararlarının minimum düzeyde olması için ‘doğru fiyat’ın belli bir bilgi ve plan dahilinde belirlenmesi gerekir
Bu planlamaya Türkiye’de ‘kaç tane büyükbaş hayvan var’ veya ‘kaç hektar tarlaya ne kadar ürün ekiliyor’un tespit edilmesi ile başlanabilir mesela. Çünkü 2001’den beridir Tarım Sayımı yapmadığımız için, şu anda nerede ne kadar ürün yetiştiğini dahi bilemiyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bırakın ürünlerin ‘doğru fiyatı’nı bilmeyi, konuyla ilgili bu kadarlık bir bilgisi yok maalesef.