Few words on John McDonnell’s proposal to put 1% to 10% of large companies’ equity into a “inclusive ownership fund” for their workers

This week Labour Party’s Shadow Chancellor of the Exchequer John McDonnell proposed to put 1% to 10% of large  companies’ (every company with 250 or more employees) equity into a “inclusive ownership fund” for their workers. According to McDonnell’s plan, these employee ownership schemes in large companies could bring 11 million workers around up to £500 a each year. However, additional income would be capped at £500 and extra dividends would go to a public fund that would contribute public services and welfare. McDonnell expects that inclusive ownership fund would increase labour productivity and encourage long-term thinking.

McDonnell’s inclusive ownership fund seems more like a profit sharing scheme rather than wealth redistribution, as the workers will not be allowed to trade their shares. Well, we know that the impact of rising wage share on economic growth is case dependent. However, McDonnell’s proposal immediately reminded me of Gilberto Lima’s great paper on profit sharing in which he shows profit sharing in any case increases productivity, capacity utilisation and growth. (Lima’s Metroeconomica paper is here)

Continue reading Few words on John McDonnell’s proposal to put 1% to 10% of large companies’ equity into a “inclusive ownership fund” for their workers

Yeni Gelir Dağılımı Verisi ve Türkiye’nin Fil(imsi) Eğrileri

Bu hafta içinde TÜİK, 2017 yılı için Türkiye’deki gelir dağılımını gösteren verileri açıkladı. Verilere göre gelir eşitsizliğini yansıtan Gini katsayısı 2016’e göre 0.404’den 0.405’e çıkmış. Buna göre gelir eşitsizliği geçen yıla göre çok küçük bir artış göstermiş.

Türkiye’nin Gini katsayısı 2010’dan beridir 0.400 civarında geziniyor ve fazla değişmiyor. Fakat Gini katsayısı bütüncül bir ölçüdür, gelir dağılımının nasıl değiştiği ile ilgili bize detay vermez. Detay için bu yazıda, Türkiye’nin fil eğrilerini kullanacağız.

 

Fil eğrisi nedir?

Fil eğrisi esasen gelir dağılımı uzmanı ünlü ekonomist Branko Milanovic’in meşhur ettiği bir şey. Milanovic, Küresel Eşitsizlik kitabında dünyadaki bütün bireyleri grup halinde en fakirden en zengine sıralayarak, her gelir grubunun ortalama reel gelirinin 1988-2008 arasında nasıl değiştiğini gösteriyor. Çıkan şekil ise gerçekten aşağıdaki gibi bir fili andırıyor. Fil eğrisi denilmesinin sebebi de zaten bu! Yani geliri en çok artanlar en dünyanın zengin %1’lik kesimi ve büyük ölçüde Çin nedeniyle dünyada alt-orta gelir kuşağında bulunanlar. Geliri en az artanlarsa, Batı’nın emekçi kesimini kapsayan dünyanın üst-orta gelir grubu ve bir de Kıta Afrikası’nın en düşük gelirli insanlarını kapsayan en dünyanın fakir %5’lik kesimi.

Ekran Resmi 2018-09-22 01.55.54

Türkiye’nin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması verilerini 2010-2017 yılı için kullanarak, %5’lik gelir gruplarındaki eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelir artışını gösteren bir grafiği ben de çizdim[1]. Continue reading Yeni Gelir Dağılımı Verisi ve Türkiye’nin Fil(imsi) Eğrileri

Merkez Bankası’nın faiz kararı ile ilgili birkaç görüş

1) Merkez Bankası’nın faizleri 6.25 puan arttırma kararı doğru muydu, yanlış mıydı diye değerlendirmeden önce kararın getirisi ve götürüsüne bakmak gerekiyor.

Eğer Merkez Bankası faizleri, mesela 1-2 puan arttırmış olsaydı, Türk Lirası dolar karşısında şu ankinden çok daha fazla değer kaybedecekti. Merkez Bankası’nın faiz kararı, TL’nin değer kaybını durduramadıysa da bir miktar yavaşlattı. Kararın faydası bu.

Öte yandan, iktisat teorisi yüksek faizin, yatırımları durdurup ekonomiyi yavaşlatacağını ve istihdamı azaltacağını öngörür. Yüksek faize karşı olanlar da, bu yüzden karşıdır. Dahası, Merkez Bankası’nın faizleri aşırı arttırması, piyasa faizlerini yukarı çekerek zaten yüksek borçlu olan özel firmaların borç yükünü daha da arttırır. Kararın görünen zararı da bu.

Fakat sorun şu ki; yurtiçi üretici fiyatları enflasyonu %32.1’ı görmüşken ve buna bağlı olarak tüketici fiyatları enflasyonunun da %20’lere varması beklenirken; Merkez Bankası’nın politika faizi piyasaya göre o kadar gerçek dışı kalmıştı ki, Merkez Bankası piyasaları yönlendirme kapasitesini neredeyse kaybetmişti.

Continue reading Merkez Bankası’nın faiz kararı ile ilgili birkaç görüş

The End of Boom and the Political Economy of Turkey’s crisis

If they have their dollars, we have people, our God”… This was Tayyip Erdoğan’s response following Donald Trump’s sanctions and new tariffs on Turkey, which triggered the collapse of the Turkish Lira. Erdoğan also says “the attack on economy is the same as the attack on call to prayer and our flag” in a more recent speech.

The voting behaviour in Turkey is strongly connected to the economic perceptions; however, Erdoğan’s popularity also rises at specific moments (such as the failed military coup attempt in 2016 or Turkey’s military operation in Afrin) in which nationalism peaks up. For this reason, Erdoğan aims to manipulate the public audience in Turkey by framing the incoming “economic crisis” as an “economic war” or even an “economic jihad”. Donald Trump’s sanctions and new tariffs on Turkey, which come as a form of punishing Turkey for the detention of US Evangelical Pastor Brunson, provided Erdoğan a scapegoat for the economic crisis and also an opportunity to distract Turkish people’s focus on economy through boosting nationalism.

Nevertheless, the reality is very different than the way Erdoğan frames it. Turkey has long been enjoying high growth rates with the support of speculative financial flows and a boom in the construction industry. However, the Turkish economy at the same time was step-by-step becoming more fragile during the recent years. The diplomatic crisis between the US and Turkey gave a push to the economic downturn in Turkey that was already coming. Indeed, the Turkish Lira already depreciated by more than 20% against USD in 2018 before the diplomatic tension peaked. The depreciation in the Turkish Lira against USD for 2018 was 41% at the date that this article was written.

Continue reading The End of Boom and the Political Economy of Turkey’s crisis