Cem Oyvat
Malum, Cumhurbaşkanlığı seçimine katılım oranı %74’lerde kalınca, çoğu siyasi grup seçim sonuçlarını istediği yönde yorumlama çabasına girişti. Mesela Bekir Bozdağ’a göre sandığa gitmeyen kitle, rehavete kapılan AKP seçmeniydi. CHP’lilere göre ise “masasında Türkiye’yi kurtarmak isteyen şezlong takımı” sandığa gitmeyerek Erdoğan’ın seçilmesinin önünü açtı. Öte yandan seçimi boykot edenler, katılımın düşük olmasını kendi başarıları olarak yorumladılar.
Aslına bakarsanız gerçeğin hangisi olduğu üzerine bize fikir veren birkaç istatistik var. Mesela, IPSOS Araştırma Şirketi, seçimin hemen sonrasında “Cumhurbaşkanlığı Seçimi Sandık Sonrası Araştırması” isimli güzel bir anket çalışması yayımladı (1). Çalışmanın sonuçlardan yola çıkarak seçimle ilgili şu yorumları yapabiliriz:
1) Öncelikle AKP seçmenlerinin oy kullananlar ve kullanmayanlar içindeki yüzdeleri çok farklı değil (Tablo 1). Bu demek oluyor ki, eğer seçim ideal koşullarda, yani bahar aylarında yapılsaymış ve seçimde her görüşe hitap eden daha geniş bir aday yelpazesi olsaymış; AKP’lilerin seçime katılımı, Erdoğan’ın oyunu en fazla 0.8 puan kadar arttırmış.

2) Seçimi boykot edenlerin iki katı kadar insan memleketlerinde veya tatilde olduğu için oy kullanmamış. Memleketinde veya tatilde olanların oy vermeyenler içindeki payı %40 olurken, bu oran kendine uygun aday bulamadığı için oy kullanmayanlar için %20’de kalmış.
Fakat CHP yönetiminin ima ettiğinin aksine, şehir dışında olduğu için oy kullanmayanlar CHP’li muhalifler değil, bilakis muhafazakar sağ seçmen olmuş. Zira oy kullanmayan AKP’lilerin %48’i ve MHP’lilerin ise %54’ü tatilde ve memlekette olduğu için oy kullanmazken, CHP seçmeni içinde bu oran %19’da kalmış.
Yukarıdaki istatistikler “AKP seçmeni rehavete kapıldı” tezini kısmen destekliyor. Fakat bana göre bu durum, “AKP seçmeninin Erdoğan’ı, sol/sosyal demokrat seçmenin ülkenin gidişatından endişe ettiği kadar desteklemediğinin” bir göstergesi olarak da yorumlanabilir. Zira oy vermek isteyen CHP seçmeninin büyük çoğunluğu tatilini seçime göre ayarlarken, AKP seçmeninin yaklaşık %13’ü bu önemli virajda Erdoğan’ı yalnız bırakıp, tatile veya memlekete gitmeyi tercih etmiş.
3) CHP’nin İhsanoğlu tercihi Erdoğan’ın işini kolaylaştırmış. Zira CHP seçmeninin hatırı sayılır bir bölümü İhsanoğlu dayatmasına boyun eğmemiş, oy vermeyen CHP seçmeninin %48’i kendine uygun aday bulamadığı için oy vermemiş. Katılım oranı ve oy kullanmayanlar içindeki CHP oranını kullanarak yapabileceğimiz kaba bir hesaba göre , İhsanoğlu daha önce CHP’ye oy veren boykotçular nedeniyle 2.6 puan kaybetmiş.
Üstelik, yerel seçimde CHP’ye oy veren seçmenin %11’i bu seçimde Demirtaş’a oy vermiş. Yani CHP yaklaşık 3 puanlık bir seçmeni de Demirtaş’a kaptırmış.
4) Görece az dikkat çeken bir faktör olan mevsimlik işçilerin varlığı da katılım oranının düşük olmasında ciddi rol oynamış. Zira seçimde oy vermeyenlerin %15’i çalışmasını gerekçe göstererek oy kullanmamış ki, bu oran neredeyse boykotçu/kendine uygun aday bulamayan kitleye yakın bir oran. Fakat mevsimlik işçilerin seçim sonuçlarına olan etkisi çok net değil. Çünkü mevsimlik işçilerin yoğun olarak yaşadığı iller arasında Doğu’daki iller önemli yer tutuyor. Buna karşın, HDP seçmeninin oy kullanmayanlar içindeki payı %3’lerde kalmış.
Diğer veriler ne diyor?
Tabii bütün bu çıkarsamalarımız, küçük bir örneklem (1500 kişi) ile yapılan IPSOS anketine dayanıyor. Lakin IPSOS’un sonuçlarını (en azından bir kısmını) başka istatistiklerle kontrol edebiliriz. Bunun bir yolu, AKP, CHP, MHP ve HDP’nin güçlü olduğu yerlerdeki katılım oranlarının ne olduğuna bakmak olabilir. Öyle ya, mesela eğer sandığa gitmeyenler ağırlıklı olarak CHP’li seçmen ise, CHP’nin güçlü olduğu illerde oy oranlarının düşük olması beklenir. Grafik 1, dört partinin 2014 yılı İl Genel Meclisi seçimlerinde aldıkları oylarla, Cumhurbaşkanlığı seçimine katılım oranları arasındaki ilişkiyi, iller bazında gösteriyor.

Dikkatli bir göz Cumhurbaşkanlığı’na katılım oranlarının, CHP’nin yüksek oy aldığı illerde hemen hiç fark etmediğini, MHP’nin yüksek oy aldığı illerde ise bu oranın çok küçük bir miktarda arttığını rahatlıkla görebilir. Yani İhsanoğlu’nu destekleme potansiyeli olan illerdeki katılım oranı özel olarak düşük olmamış.
AKP’nin grafiği ise, Cumhurbaşkanlığı seçimine katılımla İl Genel Meclisi oy oranları arasında yine çok anlamlı olmayan, ama görece daha sıkı bir ilişki gösteriyor. Fakat grafikler, illerdeki nüfus oranlarını göstermediği için biraz yanıltıcı. Esasen AKP grafiğindeki pozitif ilişki büyük ölçüde kırmızı ile işaretlenmiş ve nüfuslarının toplamı bir Sivas dahi etmeyen Tunceli, Kırklareli ve Iğdır illerinden kaynaklanıyor (2). Yani bu illeri kapattığımızda ilişki kayboluyor, hatta terse dönüyor. Bu veriler, katılım oranlarındaki orantısal düşüşün, Erdoğan’ın oy oranını fazla etkilemediği tezini destekliyor.
HDP’nin grafiği ise biraz daha karışık. Cumhurbaşkanlığı seçimine katılım oranları ile, HDP’nin güçlü olduğu yerler arasında küçük bir korelasyon var. Mesela mevsim işçilerinin bir çoğunun sabit yerleşim yeri olan Diyarbakır’da, seçime katılım oranları %70’lere kadar düşmüş. Lakin bu oran IPSOS’un, HDP seçmeninin katılımını görece yüksek gösteren verisi ile çelişiyor. Bu çelişkiyi bir ihtimal, “HDP’lilerin seçime katılım oranı, mevsimlik işçi olarak çalışan kitlesine rağmen yüksek çıkmış” yorumunu yaparak çözebiliriz.
Son olarak, Tablo 2 seçime katılım oranlarının %73’lere düştüğü İstanbul’daki katılım oranı ile yoğunlaşmanın fazlaca yaşandığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerindeki oy oranlarını karşılaştırıyor. Sonuçlar yine seçime katılmayanların ağırlıklı olarak AKP seçmeni olmadığı tezini doğruluyor. Zira Erdoğan, İstanbul’da AKP’nin aldığından 1.9 puan kadar düşük oy almış. Kesin bir kanıya varmak oldukça zor olsa da bu 1.9’luk bir oranın, belediye başkanlığı seçiminde MHP, SP ve BBP’ye oy veren %6.1’lik kesimden Erdoğan’a gelen orana yakın olabileceğinden yola çıkarak; seçime katılım oranındaki düşüşün Erdoğan’ın İstanbul’daki başarısını fazla etkilemediğini söyleyebiliriz.
Ayrıca Tablo 2, İhsanoğlu’nun İstanbul’da da CHP seçmeninin boykot tavrı veya Demirtaş’a oy vermesi nedeniyle, beklenen ölçüde başarılı olamadığı tezini doğruluyor. Zira Demirtaş, İBB Başkanlığı seçiminde Sırrı Süreyya Önder’in aldığı oyun neredeyse iki katını alırken, İhsanoğlu’nun oyu Mustafa Sarıgül ve MHP Adayı Rasim Acar’ın oyları toplamının 3 puan altında kalmış.

Özetle, kullandığımız üç veri bize seçimde oy vermemenin HDP haricindeki partilerin seçmenleri içinde yaygın olduğunu, fakat seçime katılmama nedenlerinin farklı seçmen grupları için değiştiğini söylüyor. AKP seçmeni büyük ölçüde seçimi yeterince ciddiye almayıp tatile/memlekete gittiği için oy kullanmazken, CHP seçmeni önlerine koyulan adayı beğenmediği için oy kullanmamış. Neticede, bu farklı tavırlar kısmen birbirini götürerek katılım oranlarındaki düşüşün Erdoğan’ın aldığı oy oranını ciddi miktarda etkilememesine yol açmış.
Tabii bütün bu yazdıklarımız, veri üzerinden yaptığımız spekülasyonlardan ve kurulan senaryolardan ibaret. Aslına bakarsanız, seçim hakkındaki veriler daha fazla spekülasyon yapmaya imkan veriyor. Katkı yapmak isteyenler için blogumuz yorumlara açıktır!
Notlar
(1) Merak edenler Ipsos’un çalışmasına bu linkten ulaşabilirler: http://www.cnnturk.com/fotogaleri/turkiye/ipsos-cumhurbaskanligi-secimi-sandik-sonrasi-arastirmasi?page=1
(2) Üstelik, katılım oranlarını ciddi miktarda düştüğü ve en belirgin boykotçu parti olan TKP’nin (şimdiki KP ve HTKP)’nin yüzde onu zorladığı tek il olan Tunceli’de, Erdoğan oylarını arttırmak şöyle dursun AKP’nin aldığı oranının az bir miktar altında bir orana ulaşmış.