Ey Faiz Lobisi!

Cem Oyvat

Columbia Üniversitesi’nden Bilge Erten ve Latin Amerika’nın önde gelen iktisatçılarından Jose Antonio Ocampo,  “kırılgan beşli” olarak tanımlanan ülkelerin arasında bir karşılaştırma yaparak Türkiye’nin “sıcak para problemi” üzerine bir yazı yazmışlar. Erten ve Ocampo, Project Syndicate sitesindeki yazılarında diyorlar ki:

“…sermaye akımlarının oynaklığına karşı dirençsiz oldukları için ‘Kırılgan Beşli’ olarak adlandırılan ülkelerin hepsi, küresel kriz sonrasında önleyici makro politikalar izlediler. Lakin, bu politikaların niteliği ve sonuçları bariz bir şekilde farklı oldu. Brezilya, Hindistan ve Endonezya artan sermaye girişlerine, sermaye kontrolleri ile cevap verirken; Güney Afrika ve Türkiye sermaye hareketlerinin serbestliğine izin verdi.”

Biliyorsunuz, Başbakan Tayyip Erdoğan aylardır “faiz lobilerine”, spekülatif karlar elde eden finansal sermayeye karşı bir ulusal savaş verdiğini iddia ediyor. Hatta bu söylemlerinde tutarlı olmak adına Merkez Bankası’nın faiz kararları üzerinde tuhaf bir baskı uyguluyor. Oysa Erten ve Ocampo’ya göre AKP iktidarı, spekülatif sermaye akımlarına karşı olmak şöyle dursun, dış sermaye girişlerini (“kırılgan beşli” içinde bile) en çok destekleyen iktidarlardan biri olmuş. Nitekim Erten ve Ocampo muhtemelen yukarıdaki tespitlerini dayandırdıkları makalelerinde  (Erten ve Ocampo, 2013, Grafik 1-3), 2000’ler boyunca gelişmekte olan ülkelerde sermaye giriş-çıkışları ve finans sektörü üzerindeki kontrollerin ortalamada arttığını sayılarla gösteriyorlar. Buna karşın Project Syndicate’daki yazıda yazarlar, Türkiye’de sermaye hareketlerine karşı alınan önlemlerin, bankaların zorunlu karşılık oranlarında küçük bir artışa gidilmesi, tüketici kredilerine konulan bazı sınırlamalar ve kredi büyümesine karşı konulan bazı limitler ile sınırlı kaldığını ifade ediyorlar.

Erten ve Ocampo’ya göre Türkiye’nin sermaye akımlarına karşı önlem almadaki çekingenliği, ABD’deki para arzındaki yavaşlamanın Türkiye’yi görece daha kırılgan hale getirmesine yol açıyor. Yazarlar diyorlar ki:

“Yükselen piyasalardaki sermaye şişkinliği artık bitti, bu şişkinliğin benzin döktüğü kredi ve varlık balonları artık patlamak üzere…Buna karşın, Brezilya ve Hindistan sermaye hareketleri üzerindeki sınırlamaları yeniden dayatmaktan çekinmediler. İki ekonomi de şimdi Türkiye ve Güney Afrika’dan daha az kırılganlar.”

Burada küçük bir açıklama yapalım. Türkiye’deki kırılganlığı yaratan birkaç mekanizma var. Türkiye’nin sıcak para girişlerine dayalı büyümesi Haziran Direnişi’ne kadar Türk Lirası’nı değerli tutarak, Türkiye’deki üretimin ithalata bağlı yapısının kalıcılaşmasının, hatta kötüleşerek Türkiye’deki cari açık/GSYH oranının %7 seviyelerine çıkmasının önünü açtı. Tabii ürettiğimizden daha fazla harcamamız anlamına gelen cari açık, ya özel sektörde ya da kamuda artan borçlanma ile sürdürülebilecekti; Türkiye özelinde ise  özel sektörde büyüyen dış borç ile sürdürülebildi. Bu durumun Türkiye’deki kriz riskini arttırdığı malumdur (mesela Kalemli-Özcan, 2014).

Peki Erdoğan hükûmeti bu kadar faiz karşıtı vs. görünmesine rağmen, neden ısrarla sermaye hareketlerine  tatmin edici bir sınırlama getirmiyor, getirmedi. Erten ve Ocampo, bu sorunun cevabı için üç ihtimal vermiş: 1) Finansal sektör sanayi kesimi karşısında fazla güçlü kalıyor. 2) Merkez Bankası’ndakiler IMF’nin önceden belirttiği enflasyon hedeflemesinin ancak sermaye akımlarının serbestliği koşulunda işleyeceği düşüncesine sadıklar. 3) Siyasetçiler (yani AKP hükûmeti) sıcak para girişlerinin yarattığı ekonomik şişkinlikten faydalanmaları nedeniyle, izledikleri politikaların sonuçlarını görmezden geliyorlar.

Sorunun cevabı biraz hepsi olabilir. Ama  bilin bakalım, ağır basan cevap hangisi?

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.